Tarih: 09.08.2012
Saat: 22:00
Tartışmasız son zamanların en komik dizilerinden biri İşler Güçler. Daha öncede bir kez bu dizide karşılaştığımız dil lincinden bahsetmiştik. Özellikle Ahmet Kural kariyerinin zirvesini yaşıyor. Murat Cemcir de ondan aşağı kalıyor diyemeyiz.
Bu haftada bir oruç mahabbeti yakalamışlar ki, sanırım seyreden herkes keyifli izlemiştir. İşte ard arda gelen eğlenceli ve bir o kadar komik sahnelerin birinde Murat Cemcir'in ağzından çıkan bir cümle yine hem çok komik hemde bir o kadar düşündürücü.
Cümle aynen şu; Elif Cüz'de te harfini görsen Smiley zannedersin. Smiley, ingilizce smile kelimesinden üretilen ve genelde sanal dünyada kullanılan bir ifade. Gülen surat demek. Aslında çok önemli bir ilaç firmasının çok bilinen bir ilacının görseli olarak tanındı bu meşhur smiley. Şimdilerde dilimize girmiş olması ilginç gerçekten.
Sahneyi tekrar gözümde canlandırıyorum da, "Elif Cüz'de te harfini görsen gülen surat zannedersin" denmiş olsa hem daha komik oluyor hemde daha fazla insan tarafından anlaşılırmış gibime geliyor. Ancak dizinin anlaşılmak gibi bir kaygısı yoksa onu bilemem.
Neticede bu diziyi hepimiz ekran karşısında birer smiley değil gülen yüzlerle seyrediyoruz. Biraz daha dikkatli olmakta fayda var. Sonuçta bir tane dilimiz var ve unutmayalım Türk demek Türkçe demektir.
15 Ağustos 2012 Çarşamba
6 Ağustos 2012 Pazartesi
Dil Linci 11 Ziya Şengül
Tarih: 23.11.2009
Saat: 22.06
Bu sefer ki Türkçe katliamının tarihi biraz eskilere dayanıyor. Bilgisayarımı karıştırırken daha önce almış olduğum notlardan bir tanesini yazıyorum bu kez.
Kanal Türk'de Telegol programı. Ziya Şengül herzaman ki efevari tarzıyla anlatıyor. Konu neydi kimden bahsediyordu anımsayamıyorum ama taknıdığı tarzı hatırlıyorum. Hatırladığım bir şey daha var ki, o da Ziya Şengül'ün daha önce kimseden duymadığım ve tamamen kendisinin uydurduğuna inandığım ve belki dilimize yapılan linç girişimleri arasında canımı en fazla sıkan o berbat cümlesi.
İfade aynen şöyle; " İstediğin kadar ahkam keseceksin linesman'e" Evet yanlış okumuyorsunuz, bende acaba yanlış mı duydum demiştim ilk başta, ama yanlışlık yok kelime doğru; linesman. Kime söylediğini hatırlamıyorum ama önemi de yok. Linesman, bir futbol terimi. İngilizcede çizgi hakemi demek ya da yan hakem veya son günlerde kullanılan şekliyle yardımcı hakem. Neticede yan hakeme itiraz eden bir futbolcudan, bir teknik adamdan ya da yöneticiden bahsediyor.
Şimdi bu yaşını başını almış abimiz, yan hakeme, linesman deyince, daha önce olduğundan daha mı önemli bir insan oldu? Hangi akla hizmet kullandı bu saçma kelimeyi gerçekten anlamış değilim. Türkçe'de birebir karşılığı olmasına rağmen tercihi Türkçe'den yana kullanmamasının altında kesinlikle art niyet arıyorum. Başka bir açıklaması yok bunun.
Olmadı Ziya Şengül. Bu sefer gol değil. Sen gol diye sevinebilirsin ama dikkatli bakarsan Linesman'in bayrağı kaldırdığını görebilirsin.
Saat: 22.06
Bu sefer ki Türkçe katliamının tarihi biraz eskilere dayanıyor. Bilgisayarımı karıştırırken daha önce almış olduğum notlardan bir tanesini yazıyorum bu kez.
Kanal Türk'de Telegol programı. Ziya Şengül herzaman ki efevari tarzıyla anlatıyor. Konu neydi kimden bahsediyordu anımsayamıyorum ama taknıdığı tarzı hatırlıyorum. Hatırladığım bir şey daha var ki, o da Ziya Şengül'ün daha önce kimseden duymadığım ve tamamen kendisinin uydurduğuna inandığım ve belki dilimize yapılan linç girişimleri arasında canımı en fazla sıkan o berbat cümlesi.
İfade aynen şöyle; " İstediğin kadar ahkam keseceksin linesman'e" Evet yanlış okumuyorsunuz, bende acaba yanlış mı duydum demiştim ilk başta, ama yanlışlık yok kelime doğru; linesman. Kime söylediğini hatırlamıyorum ama önemi de yok. Linesman, bir futbol terimi. İngilizcede çizgi hakemi demek ya da yan hakem veya son günlerde kullanılan şekliyle yardımcı hakem. Neticede yan hakeme itiraz eden bir futbolcudan, bir teknik adamdan ya da yöneticiden bahsediyor.
Şimdi bu yaşını başını almış abimiz, yan hakeme, linesman deyince, daha önce olduğundan daha mı önemli bir insan oldu? Hangi akla hizmet kullandı bu saçma kelimeyi gerçekten anlamış değilim. Türkçe'de birebir karşılığı olmasına rağmen tercihi Türkçe'den yana kullanmamasının altında kesinlikle art niyet arıyorum. Başka bir açıklaması yok bunun.
Olmadı Ziya Şengül. Bu sefer gol değil. Sen gol diye sevinebilirsin ama dikkatli bakarsan Linesman'in bayrağı kaldırdığını görebilirsin.
1 Ağustos 2012 Çarşamba
Dil Linci 10 Ertuğrul Özkök
Tarih: 01.08.2012
Türkçemize reva görülen bu linç girişimi öylesine fazla yerde karşımıza çıkıyor ki, kafamı nereye çevirsem bir faciayla karşılaşıyorum. Her zaman TV ekranlarında görecek değiliz ya bu sefer gazetede karşılaşıyoruz yeni bir linç sever Türkçe düşmanıyla.
Hürriyet gazetesini okuyorum. Çok düzenli olmasada takip ettiğim bir kaç yazar var. Ertuğrul Özkök de bunlardan biri. Şu malum Dörtyol Emniyet Müdürü ve AKPli milletvekili oğlunun haberini konu almış bugunki yazısında.
Hepimizi üzen, kızdıran bir olay. Ertuğrul Özkök de bundan bahsediyor. Türkiye'de çok kişinin bu haberi takip ettiğinden, bu tepkilerin hemen hemen hepsinin olumsuz tepkiler olduğundan, bu kadar fazla takip edildiği için bu Başbakan'ın olaya el attığından söz ediyor. Düşüncelerini daha anlamlı kılmak adınada rakamlar veriyor. İşte linç girişimi tam bu sırada gerçekleşiyor. Aynen şöyle diyor gazeteci Ertuğrul Özkök: " Bu haber ve görüntüsü Facebbok'ta 12 bin like almış"
Yeni bir fiil daha öğreniyoruz. Yol vermek, düş görmek gibi bir fiil, like almak. Like beğenmek yada beğeni manasına gelen bir kelime. Yani bu görüntüyü 12 bin kişi beğenmiş dese de anlardık sanırım. Müthiş bir yaratıcılık. Aman Allahım. Yoksa Oh My God mı demeliydim. Öyle desem daha mı dikkate alınırdın acaba?
Şimdi Ertuğrul Bey karşımda olsa ve bu serzenişimi kendisine iletebilsem, muhakkak der ki bu Facebook'ta kullanılan bir terim. Ben uydurmadım. Ama maalesef öyle değil. Ben gidip bir bankaya dinamit koysam ve dinamiti Nobel buldu benim suçum değil desem olur mu?
Gazeteci kimliği olan birinin hatta işin o kısmını bırakalım her fırsatta Atatürkçü olduğunu ifade ve ima eden bir kişinin, Atatürk'ün en değer verdiği unsurlardan biri olan Türkçemize bu tavrı reva görmesi çok acı. Ertuğrul Özkök'ün bu hareketi benden hiç like almadı.
Dil Linci 9 Hayatımın Rolü
Tarih: 30.07.2012
Saat: 21.00
İftar sonrası akşam yorgunluğumu atıyorum. Keyifli bir dizi var bu akşam; Haluk Bilginer'in başrolde yeraldığı ve daha önce Robin Williams'ın oynadığı "Müthiş Dadı Müthiş Baba" filminden esinlenerek ekranlara getirilmiş Hayatımın Rolü isimli diziyi izliyorum. Böyle daha önce yapılmış işlerin tekrardan insanların önüne sürülmesini pek sevmem ama yinede keyifli buluyorum bu diziyi.
Eşinden ayrılan bir babanın, sırf çocuklarına daha yakın olabilmek için bayan kılığına girerek çocuklarının evinde dadılık yapan bir adamın hikayesi bu. Dizini kadrosu gayet iyi. Kaldı ki bunun yanında benim en sevdiğim 2 isimde yer alıyor dizide. Haluk Bilginer ve Bekir Aksoy. Bu sefer ki dil linci girişimine de o sevdiğim iki isimden biri, Bekir Aksoy imza atıyor.
Tabi asıl kabahatin, diziyi yazanlarda olduğunu hepimiz biliyoruz. Neticede o kendine biçilen rolü oynuyor.Bu sefer canımızı sıkan kelime ise Creative. Bir sahnede aynen şöyle geçiyor bu müthiş kelime. " Creative insanların sorunuda budur"
Bu yabancı kelime hayranı olan insanlarında çok creative olduklarını düşünüyorum. Herhalde tüm gün kafa yorup ırzına geçilecek bir kaç Türkçe kelime arıyor ve buluyorlardır. Creative kelimesinin Türkçe karşılığı Üretken. Birebir karşılığı olan bir kelime yani. Üretken kelimesini de kullansak olurmuş ama ne kadar creative insanlar olduğumuzu göstermek için bu fırsatı kaçırmamalıydık.
Şimdi onlar daha önemli insanlar oldular. Çünkü dilimize yeni kelimeler kazandırıyorlar. Zorlanıyorlar belki hatta bu yüzden başlarına ağrı bile giriyor olabilir. Eee ne yapalım? Creative insanların sorunuda budur.
Saat: 21.00
İftar sonrası akşam yorgunluğumu atıyorum. Keyifli bir dizi var bu akşam; Haluk Bilginer'in başrolde yeraldığı ve daha önce Robin Williams'ın oynadığı "Müthiş Dadı Müthiş Baba" filminden esinlenerek ekranlara getirilmiş Hayatımın Rolü isimli diziyi izliyorum. Böyle daha önce yapılmış işlerin tekrardan insanların önüne sürülmesini pek sevmem ama yinede keyifli buluyorum bu diziyi.
Eşinden ayrılan bir babanın, sırf çocuklarına daha yakın olabilmek için bayan kılığına girerek çocuklarının evinde dadılık yapan bir adamın hikayesi bu. Dizini kadrosu gayet iyi. Kaldı ki bunun yanında benim en sevdiğim 2 isimde yer alıyor dizide. Haluk Bilginer ve Bekir Aksoy. Bu sefer ki dil linci girişimine de o sevdiğim iki isimden biri, Bekir Aksoy imza atıyor.
Tabi asıl kabahatin, diziyi yazanlarda olduğunu hepimiz biliyoruz. Neticede o kendine biçilen rolü oynuyor.Bu sefer canımızı sıkan kelime ise Creative. Bir sahnede aynen şöyle geçiyor bu müthiş kelime. " Creative insanların sorunuda budur"
Bu yabancı kelime hayranı olan insanlarında çok creative olduklarını düşünüyorum. Herhalde tüm gün kafa yorup ırzına geçilecek bir kaç Türkçe kelime arıyor ve buluyorlardır. Creative kelimesinin Türkçe karşılığı Üretken. Birebir karşılığı olan bir kelime yani. Üretken kelimesini de kullansak olurmuş ama ne kadar creative insanlar olduğumuzu göstermek için bu fırsatı kaçırmamalıydık.
Şimdi onlar daha önemli insanlar oldular. Çünkü dilimize yeni kelimeler kazandırıyorlar. Zorlanıyorlar belki hatta bu yüzden başlarına ağrı bile giriyor olabilir. Eee ne yapalım? Creative insanların sorunuda budur.
30 Temmuz 2012 Pazartesi
Dil Linci 8 Ahmet Çakar
Tarih: 30.07.2012
Saat: 01.03
Nedendir bilmem pazar gününü pazartesiye bağlayan geceleri bir türlü uykum gelmez. Aslında kafamı yastğa koysam anında uyuyacağımı bilirim ama yinede televizyon kanalları arasında dolaşmak daha cazip gelir.
Yine öyle bir pazar gece yarısı Beyaz TV'de Beyaz Futbol'u seyrediyorum. Ahmet Çakar almış sazı eline anlatıyor da anlatıyor. Mezvu hep aynı. 3 Temmuz olayları, şike falan. Soğuk konular yani.
Soluksuz dinliyorum. Zaten genelde, Ahmet Çakar anlatmaya başladımı ben efsunlanmış gibi dinlerim. Tartışmasız güçlü bir hitabeti var. Arda arda gelen cümlelerin arasında bir cümle daha doğrusu bir kelime dikkatimi çekiyor ve üstümde ki büyüden anında sıyrılıp, irkiliyorum.
Şöyle diyor Ahmet Çakar, " Ben Iceberg'in görünür yüzünü söyledim." Mevzu zaten soğuk, kullanılan kelime daha da soğuk, tercih edilen kelimenin Türkçe olmaması hepten soğuk. Bu kadar güzel anlatırken ne gerek vardı bu kelimeye diye düşünüyorum. Iceberg bilindiği gibi buzdağı demek. Türkçe'de birebir karşılığı olmasına rağmen tercihin buzdağından yana değilde Iceberg'den yana kullanılması bize ne kazandırıyor anlamış değilim. Bu tür detaylara dikkat etmeyip günlük hayatta bu kelimeleri kullandıkça, maalesef ki bu yabancı istilacılar, dilimize yerleşiyorlar ve bir süre sonra hiç yadırgamadan, kullanıyoruz bu soğuk kelimeleri.
Biraz daha dikkatli olmak gerekir diye düşünüyorum. Yoksa bazı şeyler için çok geç olacak.
Saygılarımla
Saat: 01.03
Nedendir bilmem pazar gününü pazartesiye bağlayan geceleri bir türlü uykum gelmez. Aslında kafamı yastğa koysam anında uyuyacağımı bilirim ama yinede televizyon kanalları arasında dolaşmak daha cazip gelir.
Yine öyle bir pazar gece yarısı Beyaz TV'de Beyaz Futbol'u seyrediyorum. Ahmet Çakar almış sazı eline anlatıyor da anlatıyor. Mezvu hep aynı. 3 Temmuz olayları, şike falan. Soğuk konular yani.
Soluksuz dinliyorum. Zaten genelde, Ahmet Çakar anlatmaya başladımı ben efsunlanmış gibi dinlerim. Tartışmasız güçlü bir hitabeti var. Arda arda gelen cümlelerin arasında bir cümle daha doğrusu bir kelime dikkatimi çekiyor ve üstümde ki büyüden anında sıyrılıp, irkiliyorum.
Şöyle diyor Ahmet Çakar, " Ben Iceberg'in görünür yüzünü söyledim." Mevzu zaten soğuk, kullanılan kelime daha da soğuk, tercih edilen kelimenin Türkçe olmaması hepten soğuk. Bu kadar güzel anlatırken ne gerek vardı bu kelimeye diye düşünüyorum. Iceberg bilindiği gibi buzdağı demek. Türkçe'de birebir karşılığı olmasına rağmen tercihin buzdağından yana değilde Iceberg'den yana kullanılması bize ne kazandırıyor anlamış değilim. Bu tür detaylara dikkat etmeyip günlük hayatta bu kelimeleri kullandıkça, maalesef ki bu yabancı istilacılar, dilimize yerleşiyorlar ve bir süre sonra hiç yadırgamadan, kullanıyoruz bu soğuk kelimeleri.
Biraz daha dikkatli olmak gerekir diye düşünüyorum. Yoksa bazı şeyler için çok geç olacak.
Saygılarımla
22 Temmuz 2012 Pazar
Dil Linci 7 İşler Güçler
Tarih: 19 Temmuz 2012
Star TV'de son günlerin başarılı ve keyifli dizisi "İşler Güçler'i" seyrediyorum. Bence çok güzel olmuş. Ne yalan söyleyeyim çok beğenerek izliyorum. Özellikle Ahmet Kural zirve yapmış bence bu dizi ile.
Tabi dizi, güzel ve keyifli ama kullanılan bazı kelimeler pek bir keyifsiz. Aslında amacım güzel bir perşembe akşamı geçirmek. Öyle dil polisliği yapmak niyetinde değilim ancak gelip buluyorlar. Ortalıkta o kadar çok Türkçe katili var ki, bir tanesine denk gelmemek neredeyse imkansız.
Seyredenler bilir, kahramanlarımız meslek hikayelerini konu eden söyleşiler yapıyorlar. Ahmet Kural'ın konu edeceği meslek çok ilginç bir isime sahip. Meslek erbabının dükkanın tabelasında yazan isim aynen şöyle: Wedding Planinig Company. Çok yaratıcı. Kim aramış? kim düşünmüş? İlk kim kullanmış? bilinmez ama günlük hayatta da kullanılan bir tabir maalesef. Düğün arabasına Just Married yazan bir neslin, hayallerinde ki düğünü tasarlayıp hayata geçirmesi için Wedding Planing Company araması çok doğal. Kullanılan üç kelimenin üçü de Türkçe olmamasına rağmen, Planing kelimesini artık yadırgamaz hale gelmişim. Yani "Düğün Planlama Şirketi yazsa öpüp başıma koyacağım.
Muhakkak ki, birileri çıkıp "ama filanca kelime de öz Türkçe değil ve siz kullanıyorsunuz" çığırtkanlığı yapacaktır ancak ben yineliyorum, benim işim kaybettiğimiz kelimelerle değil, kaybettirilmeye çalışılan kelimelerle. Varsın, biz yine Televizyon'a, Televizyon diyelim ama halaylı, çiftetellili, horonlu, harmandalılı, pastalı, limonatalı düğünlerimize Wedding demeyelim.
Saygılar...
Star TV'de son günlerin başarılı ve keyifli dizisi "İşler Güçler'i" seyrediyorum. Bence çok güzel olmuş. Ne yalan söyleyeyim çok beğenerek izliyorum. Özellikle Ahmet Kural zirve yapmış bence bu dizi ile.
Tabi dizi, güzel ve keyifli ama kullanılan bazı kelimeler pek bir keyifsiz. Aslında amacım güzel bir perşembe akşamı geçirmek. Öyle dil polisliği yapmak niyetinde değilim ancak gelip buluyorlar. Ortalıkta o kadar çok Türkçe katili var ki, bir tanesine denk gelmemek neredeyse imkansız.
Seyredenler bilir, kahramanlarımız meslek hikayelerini konu eden söyleşiler yapıyorlar. Ahmet Kural'ın konu edeceği meslek çok ilginç bir isime sahip. Meslek erbabının dükkanın tabelasında yazan isim aynen şöyle: Wedding Planinig Company. Çok yaratıcı. Kim aramış? kim düşünmüş? İlk kim kullanmış? bilinmez ama günlük hayatta da kullanılan bir tabir maalesef. Düğün arabasına Just Married yazan bir neslin, hayallerinde ki düğünü tasarlayıp hayata geçirmesi için Wedding Planing Company araması çok doğal. Kullanılan üç kelimenin üçü de Türkçe olmamasına rağmen, Planing kelimesini artık yadırgamaz hale gelmişim. Yani "Düğün Planlama Şirketi yazsa öpüp başıma koyacağım.
Muhakkak ki, birileri çıkıp "ama filanca kelime de öz Türkçe değil ve siz kullanıyorsunuz" çığırtkanlığı yapacaktır ancak ben yineliyorum, benim işim kaybettiğimiz kelimelerle değil, kaybettirilmeye çalışılan kelimelerle. Varsın, biz yine Televizyon'a, Televizyon diyelim ama halaylı, çiftetellili, horonlu, harmandalılı, pastalı, limonatalı düğünlerimize Wedding demeyelim.
Saygılar...
16 Temmuz 2012 Pazartesi
Dil Linci 6 Osman Tanburacı
Tarih: 16 Temmuz 2012
Saat: 01.50
Kanaltürk'te, Transfer Dosyası isimli programı izliyorum. Aslında neden izliyorum onu da bilmiyorum. Genelde sevmediğim, takip etmediğim isimler var bu programda ama ben iki haftadır onları izlerken buluyorum kendimi. Eminim psikolojide benim bu halimin bir ismi vardır. Neyse...
Osman Tanburacı almış sazı eline anlatıyorda anlatıyor. Anlamını bilmediğim o kadar çok kelime kullanıyor ki, hangisi hangi dilde, inanın bilmiyorum ancak bir kaçının Osmanlıca oduğunu zannediyorum. Böyle az kullanılmış kelimelerle konuşunca önemli bir insan olduğunu sandığı çok aşikar Osman Tanburacı'nın.
Yine böyle bir şevke gelip dur durak bilmeden konuşmaya devam ettiği, Ünal Aysal'ın icraatlarını öve öve anlattığı bir anda şu kelimeler dökülüyor usta gazetecinin ağzından.Cümlenin başını anımsamıyorum ama ifade şu şekil; ... One Man Show Ünal Aysal derken.....
Yeni bir isim tamlaması sanırım bu. Artık yabancı kelime ithalatını bıraktık, tamlamalara, kalıplara geçtik. Yakında tam bir cümle ithal edersek hiç şaşırmam.
One Man Show kelime anlamı olarak, tek kişilik gösteri demek. Birebir karşılığı var yani dilimizde. Ancak dilimizde karşılığı olup olmaması değil, hangi dilde konuşursak daha havalı durduğumuz önemli. Gerçekten bu tavrı anlamakta güçlük çekiyorum. Ünal Aysal tek kişilik gösteri yapıyor dendiği zaman anlamıyacak mıyız? Bu yabancı kelime aşkı nereden ve neden geliyor bilmiyorum. Bilen biri varsa lütfen bana da anlatsın.
Saat: 01.50
Kanaltürk'te, Transfer Dosyası isimli programı izliyorum. Aslında neden izliyorum onu da bilmiyorum. Genelde sevmediğim, takip etmediğim isimler var bu programda ama ben iki haftadır onları izlerken buluyorum kendimi. Eminim psikolojide benim bu halimin bir ismi vardır. Neyse...
Osman Tanburacı almış sazı eline anlatıyorda anlatıyor. Anlamını bilmediğim o kadar çok kelime kullanıyor ki, hangisi hangi dilde, inanın bilmiyorum ancak bir kaçının Osmanlıca oduğunu zannediyorum. Böyle az kullanılmış kelimelerle konuşunca önemli bir insan olduğunu sandığı çok aşikar Osman Tanburacı'nın.
Yine böyle bir şevke gelip dur durak bilmeden konuşmaya devam ettiği, Ünal Aysal'ın icraatlarını öve öve anlattığı bir anda şu kelimeler dökülüyor usta gazetecinin ağzından.Cümlenin başını anımsamıyorum ama ifade şu şekil; ... One Man Show Ünal Aysal derken.....
Yeni bir isim tamlaması sanırım bu. Artık yabancı kelime ithalatını bıraktık, tamlamalara, kalıplara geçtik. Yakında tam bir cümle ithal edersek hiç şaşırmam.
One Man Show kelime anlamı olarak, tek kişilik gösteri demek. Birebir karşılığı var yani dilimizde. Ancak dilimizde karşılığı olup olmaması değil, hangi dilde konuşursak daha havalı durduğumuz önemli. Gerçekten bu tavrı anlamakta güçlük çekiyorum. Ünal Aysal tek kişilik gösteri yapıyor dendiği zaman anlamıyacak mıyız? Bu yabancı kelime aşkı nereden ve neden geliyor bilmiyorum. Bilen biri varsa lütfen bana da anlatsın.
15 Temmuz 2012 Pazar
Dil Linci 5 İnsanlar Alemi
Tarih: 12 Temmuz 2012
Saat: 20:34
Star TV'de son günlerin yükselen değeri İnsanlar Alemi'ni seyrediyorum. Bu sefer amacım hafiyelik yapmak falan değil sadece güzel vakit geçirmek, eğlenmek için izliyorum. Ancak Türkçe katilleri her yere yayıldıkları için yine bir tanesine denk geliyorum.
Seyredenler bilir, İnsanlar Alemi, farklı konuların işlendiği, küçük küçük tiyatro oyunlarından oluşuyor. Eğlenceli bir iş olmuş. Yine oyunlardan bir tanesinde şöyle bir kelime duyuyor ve irkiliyorum. Oyuncumuzun kurduğu cümle aynen şöyle; "Babanıza baktım da şöyle. Elegan bir duruşu var.
Elegan? İngilizce bir kelime. Aslında elegant diye yazılır. Dilimizde karşılığı ise Zarif. Kelimenin karşılığı zarif ancak Türkçe'mize reva görülen bu tavır hiç zarif değil. Acaba elegan yerine zarif kelimesi kullanılsaydı anlatılmak istenen daha mı az anlatılmış olacaktı? Unutulmamalı ki, artık çocukların gelişimlerinde televizyonda maalesef etkin bir rol oynuyor. Kimseye kötü örnek olmak istemeyiz değil mi?
Saat: 20:34
Star TV'de son günlerin yükselen değeri İnsanlar Alemi'ni seyrediyorum. Bu sefer amacım hafiyelik yapmak falan değil sadece güzel vakit geçirmek, eğlenmek için izliyorum. Ancak Türkçe katilleri her yere yayıldıkları için yine bir tanesine denk geliyorum.
Seyredenler bilir, İnsanlar Alemi, farklı konuların işlendiği, küçük küçük tiyatro oyunlarından oluşuyor. Eğlenceli bir iş olmuş. Yine oyunlardan bir tanesinde şöyle bir kelime duyuyor ve irkiliyorum. Oyuncumuzun kurduğu cümle aynen şöyle; "Babanıza baktım da şöyle. Elegan bir duruşu var.
Elegan? İngilizce bir kelime. Aslında elegant diye yazılır. Dilimizde karşılığı ise Zarif. Kelimenin karşılığı zarif ancak Türkçe'mize reva görülen bu tavır hiç zarif değil. Acaba elegan yerine zarif kelimesi kullanılsaydı anlatılmak istenen daha mı az anlatılmış olacaktı? Unutulmamalı ki, artık çocukların gelişimlerinde televizyonda maalesef etkin bir rol oynuyor. Kimseye kötü örnek olmak istemeyiz değil mi?
13 Temmuz 2012 Cuma
Dil Linci 4 Kamu Spotu
Son zamanlarda ekranlarda sık sık gördüğümüz yeni bir reklam var. Bizzat Başbakanlığa bağlı RTÜK tarafından yaptırılan bir reklam. Kısa, öz ve vurucu bir içeriği olan bu reklamlardan birini izledim geçenlerde.
Türkçe Olimpiyatlarının tanıtımıydı seyrettiğim ancak ekranın sağ üst köşesinde yazan kelime Türkçe değildi. Kamu Spotu yazıyordu. Spot bilindiği üzere kısa reklam demek. Reklam demek yerine spot demeyi tercih eden bir zihniyetin Türkçe olimpiyatlarını desteklemesi ne kadar samimidir tartışılır ancak tartışılmayan birşey vardır ki, devletin bu tanıtımda, dil tercihini Türkçe tarafından yapmaması endişe verici.
Biz ünlülerin söylediklerini ihbar ederken, direkt başbakanlığa bağlı bir kuruluşun Türçe'den uzaklaşması, ihbarı kime yapacağımız konusunda tereddüt yaşamamıza neden oldu.
Son olarak her zaman söylemekten gurur duyduğum Ulu Önder'in sözünü hatırlatıyor ve kararı da cezayı da halkımıza bırakıyorum. "Türk demek Türkçe demektir."
Biz ünlülerin söylediklerini ihbar ederken, direkt başbakanlığa bağlı bir kuruluşun Türçe'den uzaklaşması, ihbarı kime yapacağımız konusunda tereddüt yaşamamıza neden oldu.
Son olarak her zaman söylemekten gurur duyduğum Ulu Önder'in sözünü hatırlatıyor ve kararı da cezayı da halkımıza bırakıyorum. "Türk demek Türkçe demektir."
9 Temmuz 2012 Pazartesi
Dil Linci 3 Melih Şendil
Tarih 09 Temmuz 2012. Gecenin bir yarısı olmuş ben halen ekran başındayım. Lig TV'de 21 adlı program var onu seyrediyorum. Büyük ihtimalle eski bir bölümün tekrarı. Konuklardan biri de Melih Şendil. Herkes anılarını anlatıyor. Sıra Melih Şendil'e geliyor. Melih Şendil şu an nasıl başladığını ve nasıl bittiğini hatırlayamadığım bir cümle kuruyor.Cümlenin bir kısmını, daha doğrusu beni rahatsız eden kısmını anımsıyorum. Aynen şöyle; " Ben domestik bir spiker olduğum için.... "
Bir cümlede iki yabancı kelime. Domestik aslında İngilizcede evcimen, eve ait, mahalli, yerel gibi anlamlarada kullanılmakta. Melih Şendil ise herhalde "Ben yerel bir sunucu olduğum için" demek istedi herhalde. Eğer öyle deseydi daha mı az anlatabilmiş olacaktı düşündüklerini? İnsanlar bu sözcükleri nereden bulurlar? Ve ne için kullanırlar? hiç anlamış değilim.
Biz bu linç girişimi karşısında durmaya ve elimizden geldiğince mücadele etmeye devam edeceğiz. Unutmayın, Türk demek Türkçe demektir.
Bir cümlede iki yabancı kelime. Domestik aslında İngilizcede evcimen, eve ait, mahalli, yerel gibi anlamlarada kullanılmakta. Melih Şendil ise herhalde "Ben yerel bir sunucu olduğum için" demek istedi herhalde. Eğer öyle deseydi daha mı az anlatabilmiş olacaktı düşündüklerini? İnsanlar bu sözcükleri nereden bulurlar? Ve ne için kullanırlar? hiç anlamış değilim.
Biz bu linç girişimi karşısında durmaya ve elimizden geldiğince mücadele etmeye devam edeceğiz. Unutmayın, Türk demek Türkçe demektir.
Dil Linci 2 Tape Mevzusu
Şu şike olayları başladı başlayalı dilimize yeni bir kelime daha kazandırdık.Hangi gazeteyi okusam, hangi kanalı seyretsem bir tape'dir almış başını gidiyor. Tapeler geldi, tapeler gitti, tapeler mahkemeye sunuldu.
En son olarakta 09 Temmuz 2012 günü saat 00:13 gibi Kanaltürk'de Engin Verel ile Osman Tanburacı tartışıyorlar. Engin Verel, Osman Tanburacı'ya soruyor: '' Tapeleri kim aldı. tapeleri kim gazetecilere servis etti''
Aman Allahım! Servis etmek. Tek bir Türkçe kelimeyle anlatabileceğin bir ifadeyi, yerli yabancı ortak yapım bir deyim ile sunmak ne kadar havalı duruyor değil mi? Servis etmekmiş.Bu arada tape ne demek ya? Tape kayıt etmek demek. En başından beri tape yerine kayıt kelimesini kullanabilirdik. Ama dilimize bir yabancı kelime daha kazandırma fırsatını kaçırmamak lazımdı ve bir sözcük daha kazandık.
Başınıza tapeler yağsın inşallah.
En son olarakta 09 Temmuz 2012 günü saat 00:13 gibi Kanaltürk'de Engin Verel ile Osman Tanburacı tartışıyorlar. Engin Verel, Osman Tanburacı'ya soruyor: '' Tapeleri kim aldı. tapeleri kim gazetecilere servis etti''
Aman Allahım! Servis etmek. Tek bir Türkçe kelimeyle anlatabileceğin bir ifadeyi, yerli yabancı ortak yapım bir deyim ile sunmak ne kadar havalı duruyor değil mi? Servis etmekmiş.Bu arada tape ne demek ya? Tape kayıt etmek demek. En başından beri tape yerine kayıt kelimesini kullanabilirdik. Ama dilimize bir yabancı kelime daha kazandırma fırsatını kaçırmamak lazımdı ve bir sözcük daha kazandık.
Başınıza tapeler yağsın inşallah.
5 Temmuz 2012 Perşembe
Dil Linci-1 Sertap Erener ve Ömür Sabuncuoğlu Söyleşisi
İşte ilk linç girişimi.
Kanal: Show Max (İsmi bile Türkçe değil) Program: Show Kulüp
Sertap Erener ile magazin muhabiri Ömür Sabuncuoğlu'nun söyleşisi.
Tarih: 05 Temmuz 2012
Saat 01:37 Sertap Erener aynen şöyle diyor. " Burada prova jeneral yapıyoruz." Prova jeneral. İki kelimenin ikiside Türkçe değil ama ben prova kelimesine çok takılmıyorum çünkü o maalesef ki dilimize yerleşmiş. Ancak jeneral ne demektir? Genel prova yapıyoruz demek çok mu zor?
Tabi muhabirimiz altta kalır mı? Neticede yabancı kelimeler kullanmak önem arz ediyor. Saat 01:39'da Ömür Sabuncuoğlu soruyor. " Sertap Erener'i tanıdığımızdan beri daha gençleşmeye başladı, daha freşleşmeye başladı."

Freşleşmek, mükemmel bir kelime. İngilizce fresh kelimesinden bizzat Ömür hanım tarafından türetilmiş. Fresh, taze, canlı, diri, dinç demek. Dinçleşmeye başladı demek çok zor değil mi? Hatta kendisi zaten gençleşmek kelimesini kullanarak başka söze hacet bırakmamış ama mutlaka araya bir yabancı kelime sıkıştırılmalı ki, millet bizi önemli biri sansın.
İşte ilk suç üstümüzü yaptık. İlk yazımıza Ulu önder M.Kemal Atatürk'ün o müthiş sözüyle son veriyorum.
" Türk demek Türkçe demek. Ne mutlu Türküm diyene..."
Dillinci Ne Demek?
Dillinci ne demektir merak ediyorsunuzdur.
Dillinci'yi bir İtalyan ressam sananlar olabilir. Hatta birinci, ikinci ellinci gibi bir sıralama zamiri bile sanılablir. Ancak ikiside değil. Dillinci aslında iki kelime ama ben onları birleştirdim. Dil Linci artık herkesin anlayabileceği gibi bir linç girişimidir. Dilimize yapılan bir linç girişimi.
Bu blogda bu linç girişimine karışan isimleri bir bir ifşa edeceğiz. TV ekranlarında, dur durak bilmeden kullanılan yabancı kelimeleri ve iki tane yabancı kelime kullanınca kendisini değerli ve önemli zanneden ünlüleri buradan halkımıza şikayet edeceğiz.
Amacımız, artık dilimize yerleşmiş kelimelere yeni Türkçe isimler bulmak değil. Zaten onları kaybetmişiz. Yani Televizyon yerine "Seyretgeç" ya da Otobüs yerine " Çok Oturgaçlı Götürgeç" falan demeye kalkışmayacağız. Hatta çok beğenmiş olmama rağmen, fotokopi yerine "Tıpkıçekim" denmesi için bile uğraşmayacağız. Savaşımız şu an dilimizde birebir karşılığı olmasına rağmen, Türkçe değilde yabancı dildeki karşılığı kullanılan kelimeler ve bunları bilinçli yada bilinçsiz kullananlar ile.
Gazamız mübarek olsun...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)